İzafi bir varlık olan zaman mevhumu içinde RAMAZAN on iki aydan bir ay iken Rabbimiz değer verdiği için kıymetlidir. Ramazanın kendine has insanı sarıp sarmalayan manevi bir atmosferi de vardır. Daha doğrusu vardı. Ama korona denilen bu bela Ramazan atmosferini yaşamamızı adeta berhava etti. Coşkulu, eş dost, akraba ile yapılan iftarlar yapılamıyor. İnsanı adeta bu dünyadan alıp çıkaran teravihler maalesef camilerde kılınamıyor.
Böyle bir zamanda eskiden tekaüt denilen; bazı kimselerin yemekli dediği, emekli bir grup denizci asker kalkıp bir bildiri yayınlıyor. Ben olaydan haberdar olunca adeta sinirlerim zıpladı. Yahu utanmaz adamlar yıllardır ABD nin yardım diye verdiği hurdaları sıkılmadan arlanmadan kullandınız. Öyle ki; kendisi yardım diye bize iteklenen askeri araç gerecin, tamiri için lazım olan yedek parçalara dünyanın parasını ödemekteydik.
Şimdi bir yiğit adam çıktı milli savunma sanayine yol verdi ve ordumuz son yüz yılda olmadığı kadar modern ve gelişmiş silahlara sahip oldu. Roketatarlar, obüsler, zırhlı personel taşıyıcıları, modernize edilmiş tanklar, iha ve sihalar vb.
Böyle bir orduda asker ve kumandan olmak zevktir.Oturduğunuz lojmanlardan ve rahat koltuklardan sıkıldınız herhalde, böyle bir bildiri neşrettiniz. Hem de tehditli parmak sallamalı bir eda ile. Akademisyen kimliğinden mütevellit sorulan bir soruyu teknik olarak mümkün ama pratik olarak mümkün değil dediği halde sakin bir zamanda karı zararı ehil insanlar tarafından tartışılabilir bir antlaşma olan Montrö‘yü bahane ederek cumhuriyet tarihinin en dirayetli ve de başarılı cumhurbaşkanına ve hükümetine parmak sallamak ancak emperyalistlerin oyuncaklarına yakışır.
Belli ki hazmedemiyorlar. Namaz kılan, Kur’an okuyan bunu da gizlemeyen fakirin sofrasına oturan bu zat çok gözlerine batıyor.Çünkü gençler bilmiyorlar ama benim zihnimde hala canlı, TRT de Kur’an okunması laikliğe aykırı diye ter ter tepiniyordu bu zihniyetin adamları. Mecburen Kur’an okuttukları hafızlara ise takke ve sarık da taktırmıyor başı açık okumalarını istiyorlardı
Bu cumhurbaşkanı şimdi orijinal üniforması olan sarık ve cübbesi ile Diyanet İşleri Başkanını yanında gezdiriyor ve açılışlarda dua ettiriyor. Birilerinin küfürden kömür gibi olan kalpleri çatır çatır çatırdıyor ve salyalarını akıtarak saldırıyorlar.
Açıktan İslam’a ve Müslümanlara düşmanız diyemiyorlar çünkü artık iletişim arttı. Dağdaki çoban dahi cep telefonu ile yalnız Türkiye’de değil dünyada olup bitenden haberdar oluyor. Her halde bundan dolayı, onların hasretle iktidar olmasını beklediği CHP 1946 dan beri seçim kazanamıyor ve bu gidişle de kazanamayacaktır. Çünkü bu milletin büyük çoğunluğu dinini, vatanını ve milletini seviyor. nesebi gayri sahihler hariç.
Not: Kul zulmeder Allah adalet eder. Bunun en son örneği Myanmar oldu.Arakan’lı Müslümanlara soykırım yapan Budist Myanmarlılar kendi orduları tarafından kurşun yağmuruna tutuluyorlar. Zalimler için yaşasın cehennem.