KİM DEMİŞ HERŞEYİN BİTİŞİ ÖLÜM? DESTANLAR YAZILIR MEZARIMIZDAN..
Kıymetli okurlarım, 15 ocak pazar günü akşam rahmetli Akif İnan hocamızın bu mısralarını hatırlatan; hatta yaşatan bir ölüm vakası ile karşı karşıya geldik. Şehir dışından bir seyahat dönüşü evimizin daire kapısı önünde 36 yıllık hayat arkadaşım ümmü Ömer (Ömer'in annesi) rahmete gitti.
Biz ölümü bir hiçlik, bir yok oluş görenlerden değiliz. Elhamdülillah rabbimizin emrini sükûnetle karşıladık. Lakin hükümetimizin ve kendisini tıp fakültesi öğrenciliğinden beri tanıdığımız sayın sağlık bakanımızın insanüstü gayretleri ile, dünyanın gıpta ettiği sağlık hizmetlerinden bir doktorun angarya olarak gördüğü, evde ölümlere vermesi gereken raporu vermeyerek, ben gİdİp çıktı alayım diye adeta oradan kaçıp sonra da evimize polis yönlendirmesi, bize ölümden daha acı bir ızdırap oldu. Sağ olsun polis memuru arkadaşlarımızın nezaketli davranışları biraz yüreğimize su serpti. Cenazemiz o gece adli tıp ta kaldı. Oğlumun ifadesi ile dünya da insan evlatları da varmış demesine sebep olan anlayışlı savcılarımız ve hekimlerimiz çok kısa sürede cenazemizi bize teslim ettiler de içimiz biraz rahatladı.
Seyit nizam camiinde ki cenaze merasimine Zeytinburnu’ndan ve İstanbul içi ve dışından birçok dost ve akrabamız teşrif etti. Tabi şöyle bir söz vardır: “acılar paylaşıldıkça azalır. Sevinçler paylaşıldıkça artar.” Biz bunu adeta yaşayarak idrak ettik. Yeni Kozlu da aile kabristanında ebedi hayata gönderdiğimiz hayat arkadaşımın kabri başından benimle beraber dostlarımızdan pek çoğu uzun zaman ayrılmadılar.
Sonra ölene yapılacak olan en büyük iyilik ona okunacak kur'an-ı kerim dua ve zikirler adeta yağmur gibi yağmaya başladı. Bu beni ziyadesiyle bahtiyar etti. Allah hepsinden razı olsun. Bu manzarayı görünce merhum Erdem Beyazıt ağabeyimin şu mısralarını terennüm etmekten kendimi alamadım: "Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm, Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm"
Elhamdülillah. Hazreti peygamberin nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz hadisi şerifini tekraren idrak ettik ve şükrettik. Ya Rab rızana uygun yaşamak ve rızana uygun ölmek nasip et. Seni habibini, müminleri ve insanları sevmekten bizi geri bırakma. Mahşerde habibinin sancağı altında toplanmak nasip et. Amin
Diye dua etmeye devam ediyorum. Ölümü severim bunu beni tanıyanlar yakından bilirler.
Nasreddin hoca merhumun küçük kıyamet dediği hali yaşadım. Hakikaten küçük kıyamet imiş ama yine de ölümü seviyorum ve Necip Fazıl üstadımızın şu mısraları ile yazıyı bitirmek istiyorum:
“ Ölüm güzel şey odur perde gerisinden haber.
Hiç Güzel olmasaydı ölür müydü peygamber.”