Bir dostum bana 19 mayıs gençlik ve Atatürk'ü anma bayramı ile ilgili olarak bir yazı yazarmısın deyince şimdiye kadar bu konuya kafa yormadığımı söyledim.
Fakat daha sonra bir deneme yapma kararı aldım.
Ben bu bayramların hep kökünü gelenekten ve toplum değerlerinden almayan otoriter bir rejimin kendisini meşrulaştırma aracı olduğunu düşündüm.
Fakat bu düşünce bile gelen teklif ile bir vesile gençlik ile ilgili bir yazı yazmama engel olmadığını anlamama engel olamadı.
Evet bu devlet bayramını vesile ederek bir gençlik yazısı yazabilirim.
Toplum olarak gençlikten ne bekliyoruz? Bayramı ihdas edenler ne bekliyor?
Bizler gençliğimizden hem madden, hemde manen en üst seviyede bir gelişim bekliyoruz. Onların bilimde, Sanatta, sporda dünya ile başa çıkacak ve hatta onları geçecek seviyeye gelmelrini istiyoruz.
Bunları yaparkende toplumun değerlerinide özümsemiş bir gençlik özlüyoruz ve istiyoruz. Sporcu başarılı olacak ama cuma günü komşuları ile camide görüşecek. Bilim insanı; bilimde başarılı olacak ama teravih namazında dedesinin kolunda camiye gelecek.
Sanatta zirve olacak lakin bayram namazında komşularla cami önünde bayramlaşacak.
Halkından kopmayacak onun içinden çıktığı insanlar onu çocuklarına ve torunlarına örnek gösterecekler. Yani idol olacak.
İş adamı olacak fakirleri ve düşkünleri unutmayacak onlar için ne yapabilirim derdinde olacak.
Gelinen çağda bir kez daha anlaşıldıki insan en büyük zenginlik kaynağı. Nüfusunuz ne kadar büyükse ve bu nüfusu ne kadar iyi yetiştirip yönlendiriyorsanız o kadar güçlü ve dünyada hatırı sayılır bir ülke oluyorsunuz.
Bu gerçek dünyada egemen güçler tarafından çok iyi bilindiği için herkes birbirinin insanlarını çeşitli oyunlarla işlevsiz hale getirmeye çalışıyor.
Anarşi, uyuşturucu, kumar, zina gibi insanlık düşmanı olgularla ülkelerin gençleri sefahata sürüklenmek isteniyor. Böyle kampanyalardan ancak sağlam toplumsal değerlere sahip nesiller dayanabilir.
Bizim gibi çok güçlü bir medeniyet tarihine ve geçmişine sahip milletlerin böyle akımlara direnmesi çok daha kolaydır.
Herhalde yurt dışından bize yönelik toplum mühendisliği projeleri yapanlar çok şaşırıyordur.
Yaklaşık yüz yıllık insanlarımızı içinden çıktığı topluma yabancılaştırma gayretlerine rağman önce sağ-sol sonra alevi-sünni ve otuz yıldır kürt- türk çatışması için uğraşanların varlığına rağmen binlerce insanımız ölmüş olsada gelinen noktada bu projelerin tutmaması şükür sebebidir.
İşte bu sebepten dolayıdır ki bu ülkenin aydınları olarak bizler her türlü vesileyi kullanarak insanımızın birbirini her türlü faklılığı ile sevmek ve sahip çıkmak gayretinde olmalıyız.
Sevgi bütün kapıları açan sırlı bir duygudur. İnsanımızı ve özellikle gençliğimizi sevelim. Benin hocam şöyle derdi.
“sokaktaki herhangi bir çocuğu kendi çocuğun gibi görüp ona sahip çıkmazsan kendi çocuğun başına bela olur.”
şimdi modern düşünce sahipleri bu anlayışı avrupai bir takım kelimelerle ifade etmeye çalışıyorlar. Ama toplum hafısasında karşılığı almayan kelimeler yansıma bulmuyor eskilerin tabiri ile sadra şifa olmuyor.
Bizler her fırsatta insanımızla konuşmalı knoşmaktan korkmamalıyız. Çünkü insanlar konuştukça biribirini tanır ve belkide çok farklıyız zannettiğimzi insanlar ile pek çok ortak yön sahibi olduğumuzu görürüz.
Bayramı ihdas edenler acaba ne hedeflediler? Onuda okuyucunun izanına ve fersasetine havale edelim.