Bir gün Diyanet İşleri başkanı içinbir yazı yazacağımı düşünmemiştim. Lakin son günlerde sayın Ali Erbaş’a yapılan saldırıları görünce bir yazı yazmanın şart olduğunu düşündüm. Ayasofya’nın 86 Yıllık hüznüne son verilen açılış töreninde verdiği hutbe ile birilerinin nasırına bastı ve o gün bu gündür CHP taraftarı gazeteciler ve sözcüleri linç etmeye çalışıyorlar. Ama nafile.
Aslında onların derdi Diyanet İşleri başkanı değil, dertleri din ve dinin görünür olması. Evet yaklaşık yüz yıldır bu topraklarda İslam’ın görünür olmaması için mücadele eden; birilerine vekaleti adeta kutsal vazife bilen bir cenah var. Zamanında camileri ve vakıflarını satan İslam’ın şiarı (alameti) olan ezanı aslından uzaklaştıran bu zihniyettekiler halka rağmen gayretinden hiç vaz geçmediler. (Ezan dünyanın her yerinde aynı şekilde okunur.)
Halka rağmen dedim ya… Türkiye ne zaman ki serbest seçime geçti, o gün bu gündür millet bunlara iktidar vermedi. Ama Türkan Saylan’ın dediği gibi kendilerini asıl olarak gören milletin ekseriyetini parya diye düşünen bu cenah en gürültülü şekilde havlamaya devam ediyor. Bu millet sabırlıdır. Her havlayan ite hoşt demiyor. Zamanını bekliyor zamanı gelince balyozu indiriyor. Son yirmi senede böyle yaptı. Belki birazda bundan kuduruyorlar. Bir yiğit adam etrafındaki yaramaz adamlara rağmen girdiği bütün seçimleri aldı.
Öyle anlaşılıyor ki 2023’ü de alacak. Terter tepiniyorlar. Eskiden, köksüz siyasilere birkaç yazı ve birkaç programla ayar veren gazetecileri ve patronlarını iplemeyen bu adama söz geçiremeyenler, Ali Erbaş üzerinden bir deneme yaptılar. Ama cevap çok tatlı oldu. Reis onu yeniden atadı ve havlayanlara en yüksek perdeden hoooşt çekti. Bu adamlar kendilerinden olmayan Menderes’e , Demirel’e, Özal’a, Erbakan’a ve Erdoğan’a hep aynı jargon ile saldırdılar. Saldırıyorlar.
“Diktatör, yolsuz, hırsız.” Halbuki İSKİ skandalı hala hafızlarda. Bunların deveyi hamudu ile götürdükleri göklere çıktı. Herkes duydu. Ben yanıma gelip sallayanlara şunu söylüyorum. Tayyip Erdoğan belediye başkanı iken atıp tutanlar başkanlıktan ayrıldıktan sonra neden bir dava açmadılar. Zira dokunulmazlığı yoktu.
Yalanın kuyruğu yok ama bunlara inanan da yok. Son yalan Ekrem İmamoğlu idi, gerçeği yolda kalan İETT otobüsleri ile ortaya çıktı. Araç bakım onarımı ile ilgili hiçbir birikimi ve teşkilatı olmayan bir şirkete sırf CHP’li diye iki milyar, eski parayla iki katrilyon liralık ihale veren İmamoğlu ne kadar çapsız ve hazırlıksız olduğunu derdinin hizmet olmadığını göstermiş oldu. Liyakat propagandası yapan adam icraatın başı olan genel sekreterlik görevine ise bir bankacıyı getirdi.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana yanan otobüsler az. Birde taraftarlarının ucuz savunması var, şoförler eski yönetiminmiş onlar bozuyormuş. Adama yuh derler.
Vesselam.