Belediye başkanlığı bitecek ama fotoğraf devam
GÜNDEM
16.01.2012 - 10:22, Güncelleme:
16.01.2012 - 10:22
Belediye başkanlığı bitecek ama fotoğraf devam
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın'ın belediye başkanlığı dışındaki en büyük tutkusu fotoğrafçılık.
İlk sergisini 'Yeryüzünden Portreler' adıyla açan Aydın şimdi 'Yeryüzünün Dinleri' adıyla açacağı ikinci sergisine hazırlanıyor. Makinesini eline aldığında gözü ışıldayan Aydın, "Belediye başkanlığı bir gün bitecek ama fotoğraf hep var olacak" diyor Bundan böyle her hafta İstanbul'u emanet ettiğimiz insanları, İstanbul'un belediye başkanlarını bu köşede daha yakından tanıyacağız. Bu hafta konuğumuz Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın. Murat Aydın'la icraatları içerisinde en çok değer verdiği Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde buluştuk ve kişisel tarihinde bir yolculuğa çıktık. İstanbul'la tanışma hikayesini, özel hayatını, en büyük tutkusu fotoğrafçılığı ve daha pek çok şeyi konuştuk. BOZAT'TAN İSTANBUL'A Murat Aydın'ın hikayesi, 1960 yılının 7'nci ayının 7'sinde Giresun'un Bulancak ilçesinin Bozat beldesinde başlıyor. O tarihte doğan bir çocuk için doğum tarihinin doğru olması şaşırtıcı ama onunki doğru. Çünkü babası evlerinin ahşap duvarına çiviyle kazımış. Bir erkek, bir kız iki kardeşi var. Ailenin en büyük çocuğu. İlkokulu ve ortaokulu Bozat'ta okumuş. İstanbul'la ilk tanışması ise lise yıllarına denk geliyor. Şöyle anlatıyor Aydın o tanışmayı: "Köyümüzde lise yoktu. Ya Ordu'ya ya da Giresun'a gitmem gerekiyordu. Babam da 'Gel sen İstanbul'a git. Kaydını yaptırabilirsen biz de geliriz' dedi. O dönemlerde imam hatip lisesine kayıt yaptırmak çok zordu çünkü. Böylece İstanbul'a doğru yola çıktım." İSTANBUL'A İLK GELDİĞİ GÜN UÇAKLARI SEYRETMEYE GİTTİ İstanbul'da ilk geldiği adresi dün gibi hatırlıyor Murat Aydın. "Bahçelievler'de oturan dayımın adresini bir kağıda yazıp elime verdiler. Bugün gibi aklımda. Kocasinan Caddesi Seven Apartmanı No:7." diye anlatıyor bu hatırasını. 13-14 yaşında genç bir delikanlı o sıralarda. Hep hayallerini süsleyen bu şehirden çok etkileniyor ilk görüşte. "Hayallerimizden de büyük ve etkileyiciydi" diyor. Şehre ayak bastığı ilk gün valizini dayısının evine bırakıp, İstanbul denilince aklına ilk gelen Sultanahmet'te alıyor soluğu rahmetli dayı oğluyla. Sonra da Yeşilköy'e gidip uzaktan uçakları seyrediyorlar. Şimdilerde sıradan bir vaka olan uçağa binmek o yıllarda olağanüstü bir şey çünkü. İstanbul İmam Hatip Lisesi'ne kaydını yaptırdıktan 1.5 ay sonra ailesi de geliyor ve Zeytinburnu'na yerleşiyorlar. Yıllarca belediye başkanlığı yapacağı ve gelişimine yön vereceği ilçesiyle tanışması da böyle oluyor. BEYAZ TÜRKLERLE TANIŞMA İmam hatip lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni kazanıyor. Burada ilk defa Türkiye'nin farklı bir yüzüyle tanışıyor ve o şaşırtan karşılaşmayı şu sözlerle anlatıyor: "Ben ilkokulu, ortaokulu köyde okudum. Sonra İstanbul'da imam hatip lisesine gittim. Ama burada bir adaptasyon sorunum olmadı. Çünkü orada da benim gibi Anadolu'nun köylerinden, kasabalarından gelen gariban halkın çocukları vardı. İstanbul Üniversitesi'nde ise 'Beyaz Türkler' diye nitelendirilen kesimin çocukları daha fazlaydı. Farklı bir dünya oldu benim için. Ama iyi oldu. Türkiye'nin öteki yüzünü tanıma imkanı buldum." EVLİLİKLE ÖĞRENCİLİK BİR ARADA ZOR GEÇTİ Fakültenin ikinci sınıfında hayatını Bedriye Hanım'la birleştiriyor. "Hem ailemin tavsiyesi hem de benim isteğimle oldu" diye anlatıyor evliliğini. "Evlilik ve öğrencilik birlikte zordu ama neticede baba evi vardı. Yazları da çalışıyordum. Nasip oldu işletme fakültesi bitti" diye anlatıyor o günleri. Sonrasında o dönem çok moda olan çelik tencere firmasında santral görevlisi olarak işe başlıyor. Aynı zamanda yine İstanbul Üniversitesi'nde iktisat maliyesi üzerine yüksek lisansa başlıyor. Mesai sonrasında ise tanıdıklara çelik tencere satıyor. "Çok faydalandım" dediği bu tecrübe birkaç ay sürüyor ve sonrasında baba mesleği tekstile geri dönüyor. ÇOCUKLUK MERAKI SİYASET Siyaset çocukluğundan beri ilgisini çeken bir alan. "1973 seçimleri için milletvekili adayları gelirdi çarşı merkezine. Ben ilkokulu yeni bitirmiş 13 yaşında bir çocuktum daha. Onların yanına sokulur, dinlerdim. Merak ederdim. Çok ilgiliydim. İmam hatip lisesinde ve üniversitede de bu ilgim devam etti. Gerçi bizim üniversite yıllarımızda siyasete virgül konmuştu. Darbenin hemen sonrasıydı. Ama yine de okulda toplanır, kitap okur, tartışmalar yapardık. Toplumsal olaylara her zaman duyarlılığım vardı" diye anlatıyor siyasete olan ilgisini. KUBBEDE HOŞ BİR SEDA BIRAKMA İMKANI İlk yerleştikleri günlerde yollarında kaybolduğu Zeytinburnu'na belediye başkanı olmasını ise 'Allah'ın takdiri' olarak tanımlıyor Murat Aydın. " O günler birisi bana Zeytinburnu'nun belediye başkanı olacaksın dese, bunu çok uzak hatta gerçekleşmeyecek bir hayal olarak görürdüm. Ama Allah nasip etti, oldu. Düşünün Anadolu'dan kalkıp okumak için geldiğiniz, yollarında kaybolduğunuz bir kentin önemli bir ilçesine şekil verecek ekibin başında oluyorsunuz. Bu her faniye nasip olmayacak güzel bir kader. Onurlu bir görev. Önce Allah'ın takdiri sonra halkın teveccühüyle üç dönemdir buradayız. Bu ilçeyi daha yaşanılabilir, insanlarını daha mutlu kılacak bir düzeye taşıma konusunda yetki ve sorumluluğu elimizde bulunduruyor olmak son derece anlamlı ve heyecanlı. Kubbede hoş seda bırakma imkanı var" ÇOCUKLARIMIN SİYASETÇİ OLMASINI İSTEMEM Murat Aydın'ın bir kız bir oğlan iki evladı var. Kızı Hatice üniversiteyi başörtüsü nedeniyle Sarayova'da okumuş. Psikoloji mezunu. Oğlu Muhammed Ali ise İstanbul Şehir Üniversitesi'nde babası gibi işletme okuyor. Ama o çocuklarının kendisi gibi siyasetle ilgilenmesini hiç istemiyor. Nedenini ise şu sözlerle anlatıyor: "Siyaset güzel bir alan. Topluma hizmet etmek, bulunduğunuz çevreyi şekillendirmek, özellikle belediye başkanı olarak hayalinizdeki kenti inşa etmeye çalışmak çok güzel. Ama bir o kadar da yorucu. Kendi hayatınızı kendiniz programlama şansına sahip değilsiniz. Tempolu bir koşuşturma içindesiniz. Toplum için yaşamak zorundasınız. Belediye başkanları için tatil günü diye bir şey olmaz. Uyku hali dışında hep çalışırız. Uykunda da ilçenle ve işinle ilgili rüya göreceksin. Yoksa başarılı olamazsın. Bu yüzden çocuklarıma önermiyorum." EN BÜYÜK TUTKUSU FOTOĞRAF Murat Aydın'ın bahsi açıldığında gözlerini ışıldatan bir tutkusu var. O da fotoğraf... 1986'da fakülteyi bitirdiği yıl almış eline ilk makinesini. Her geçen gün artan bir ilgiyle hatta tutkuyla bağlanmış fotoğraf sanatına. İlk sergisi 'Yeryüzünden Portreler.' Fotoğrafı kendisi için 'Aktif bir dinlenme aracı' olarak tarif ediyor. "Çok yoğun bir tempoyla günde ortalama 14 saat çalışıyoruz. Zaman zaman farklı bir alana kayarak, zihinsel dinlenmeye katkısı olacak işler de yapmamız gerekiyor. Ben bunu fotoğraf çekerek yapıyorum. Fotoğraf çekerken, fotoğraf konuşurken dinleniyorum. Dolayısıyla her geçen gün bu işe biraz daha yoğunlaşıyorum" diye anlatıyor fotoğrafa olan tutkusunu. Makinesini eline aldığında ise oyuncağını bulmuş bir çocuk sevinci okuyoruz gözlerinde. İKİNCİ SERGİSİ YOLDA Daha çok insan-mekan ilişkilerini fotoğraflamayı seviyor. İstanbul'da çok imkan bulamıyor ama fotoğraf makinesi her zaman arabasının arkasında. Bir toplantı için İstanbul dışına çıktığında, toplantıdan arta kalan zamanları mutlaka fotoğraf çekerek geçiriyor. Bu hobisi onun belediye başkanlığına da yeni pencereler açmış. "Farklı bir bakış açısı kazandırdı. Detaylarla ilgileniyorsunuz bir kere. Kültür sanattaki farkındalığımıza çok büyük etkisi var" diyor. Gelecekle ilgili uzun vadeli planları yok Murat Aydın'ın. Şu anda yaptığı işi en iyi şekilde yapmak ona yetiyor. Ama fotoğrafla ilgili planları var. İkinci sergisini açmak istiyor. Konusu da yeryüzünde yaşayan dinleri, din adamlarını, mabetleri fotoğrafladığı 'Yeryüzünün Dinleri' olacak. Emeklilikte kendini fotoğrafa hazırlıyor. "Belediye başkanlığı bir gün bitecek. Ama fotoğraf devam edecek. Fotoğraf bir objenin arkasındaki birikimi yansıtabilmektir. O da belli bir birikimle olur. Bizde de iyi kötü dünyayı algılama anlamında bir birikim oluştu. Dolayısıyla o birikimi de değerlendirerek fotoğrafta bir şeyler ortaya koyabilmeye çalışacağız" diyor. Böyle olsun istemezdim Murat Aydın İstanbul'un tarihi siluetini bozan plazalarla ilgili üzüntüsünü dile getircek kadar açık yürekli. "Yüksekten bakıldığında silueti etkileyeceklerini ne biz ne İstanbul Büyükşehir Belediyesi öngöremedi. Az da olsa sorumluluğmuz var. Böyle anılmak istemezdim" diyor. İlkbaharda boğaz sonbaharda Sultanahmet 14-15 yaşında ilk gençliğe yeni adım atmış biri olarak ayak bastığı bu şehre adeta büyük bir aşkla bağlanmış Murat Aydın. İstanbul'u bir 'Özlem' olarak tarif ediyor. "Trafiğinden yoğunluğundan kaçmak için şöyle bir şehir dışına çıktığınız zaman, en büyük özleminiz yine İstanbul oluyor. Benim için İstanbul'suz bir yaşam çok zor, hatta imkansız" diyor. Onu cezbeden yönü ise 24 saat yaşayan bir şehir olması. "İstanbul'da neyi istersem onu bulabilirim. Doğası çok güzel. Ayrıca bu şehirde hem bugünü hem de geçmişi yaşama imkanı var. İstanbul'da dolaşırken her an minimum bin 500 yıllık bir tarihle iç içesiniz. Her ne kadar bizler kötü imar etmişsek de yine de çok güzel bir coğrafya. Dolayısıyla İstanbul bir özlem, aynı zamanda hayallerin gerçekleşme şansı olduğu bir kent. Türkiye'nin lokomotifi. Büyükşehir Belediye Başkanı'mız Kadir Abi de hep söyler ya, Napolyon'un bir sözünü: 'Dünya tek bir devlet, tek bir ülke olsa başkenti mutlaka İstanbul olurdu.' Gerçekten de öyle " diye tarif ediyor İstanbul'u. Murat Aydın, İstanbul'a yapılan en büyük hainliğin plansız, kaçak yapılaşma olduğunun altını çiziyor. "Belediye başkanları, valiler, kaymakamlar... Bizler hainlik yapmışız bu kente. İstanbul'a yapılan en büyük haksızlık imar planı yapılmaması geçmişte. O güzel Süleymaniye'yi inşa eden Mimar Sinan'ın torunları bu kenti nasıl bu hale getirmiş? O da ayrı bir soru" diye konuşuyor. İstanbul'da sevdiği durakları ise şöyle anlatıyor: "Ruh halime göre değişir. Dingin bir liman arıyorsam Zeytinburnu Merkez Efendi'dir durağım. Burada adeta bir limana sığınmış gibi hissederim kendimi. Geçmişe yolculuk da önemsediğim bir şey. Surları seyretmek, yapılış hikayesini, o dönemin yöneticilerini, o dönemin insanlarının o anki haleti ruhiyelerini düşünmek hoşuma gider. Rahatlarım. Veya yine İstanbul'a ilk geldiğimde gittiğim yer Sultanahmet bölgesi. Ayasofya, Topkapı Sarayı. Geçmişle bağ kurmak adına o tarihi mekanları görmek, bu kentte neler olmuş neler bitmiş bir hatırlamak, arkasından da İstanbul'un doğasıyla baş başa kalmak. Yani Boğaz... Mutlaka şöyle Boğaz'da bir tur iyi gelir. Senede bir kez de olsa hanımı alırım yanıma, giderim Sultanahmet'e. Şöyle biraz dolaşırız. Yemek yeriz, muhabbet ederiz, çay içeriz. Birkaç saat baş başa geçiririz. O saatler beni çok mutlu eder. Hele hele sonbaharda... İstanbul'un ilk baharı ne kadar güzelse, sonbaharı da bir o kadar güzeldir. Sonbaharı Sultanahmet ve çevresinde yaşamak beni etkiliyor. İlkbaharı da Boğz'da laleler ve erguvanlarla beraber karşılamak güzel oluyor." YENİŞAFAK-ARZU AKYOL
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın'ın belediye başkanlığı dışındaki en büyük tutkusu fotoğrafçılık.
İlk sergisini 'Yeryüzünden Portreler' adıyla açan Aydın şimdi 'Yeryüzünün Dinleri' adıyla açacağı ikinci sergisine hazırlanıyor. Makinesini eline aldığında gözü ışıldayan Aydın, "Belediye başkanlığı bir gün bitecek ama fotoğraf hep var olacak" diyor
Bundan böyle her hafta İstanbul'u emanet ettiğimiz insanları, İstanbul'un belediye başkanlarını bu köşede daha yakından tanıyacağız. Bu hafta konuğumuz Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın. Murat Aydın'la icraatları içerisinde en çok değer verdiği Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde buluştuk ve kişisel tarihinde bir yolculuğa çıktık. İstanbul'la tanışma hikayesini, özel hayatını, en büyük tutkusu fotoğrafçılığı ve daha pek çok şeyi konuştuk.
BOZAT'TAN İSTANBUL'A
Murat Aydın'ın hikayesi, 1960 yılının 7'nci ayının 7'sinde Giresun'un Bulancak ilçesinin Bozat beldesinde başlıyor. O tarihte doğan bir çocuk için doğum tarihinin doğru olması şaşırtıcı ama onunki doğru. Çünkü babası evlerinin ahşap duvarına çiviyle kazımış. Bir erkek, bir kız iki kardeşi var. Ailenin en büyük çocuğu. İlkokulu ve ortaokulu Bozat'ta okumuş. İstanbul'la ilk tanışması ise lise yıllarına denk geliyor. Şöyle anlatıyor Aydın o tanışmayı: "Köyümüzde lise yoktu. Ya Ordu'ya ya da Giresun'a gitmem gerekiyordu. Babam da 'Gel sen İstanbul'a git. Kaydını yaptırabilirsen biz de geliriz' dedi. O dönemlerde imam hatip lisesine kayıt yaptırmak çok zordu çünkü. Böylece İstanbul'a doğru yola çıktım."
İSTANBUL'A İLK GELDİĞİ GÜN UÇAKLARI SEYRETMEYE GİTTİ
İstanbul'da ilk geldiği adresi dün gibi hatırlıyor Murat Aydın. "Bahçelievler'de oturan dayımın adresini bir kağıda yazıp elime verdiler. Bugün gibi aklımda. Kocasinan Caddesi Seven Apartmanı No:7." diye anlatıyor bu hatırasını. 13-14 yaşında genç bir delikanlı o sıralarda. Hep hayallerini süsleyen bu şehirden çok etkileniyor ilk görüşte. "Hayallerimizden de büyük ve etkileyiciydi" diyor. Şehre ayak bastığı ilk gün valizini dayısının evine bırakıp, İstanbul denilince aklına ilk gelen Sultanahmet'te alıyor soluğu rahmetli dayı oğluyla. Sonra da Yeşilköy'e gidip uzaktan uçakları seyrediyorlar. Şimdilerde sıradan bir vaka olan uçağa binmek o yıllarda olağanüstü bir şey çünkü. İstanbul İmam Hatip Lisesi'ne kaydını yaptırdıktan 1.5 ay sonra ailesi de geliyor ve Zeytinburnu'na yerleşiyorlar. Yıllarca belediye başkanlığı yapacağı ve gelişimine yön vereceği ilçesiyle tanışması da böyle oluyor.
BEYAZ TÜRKLERLE TANIŞMA
İmam hatip lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni kazanıyor. Burada ilk defa Türkiye'nin farklı bir yüzüyle tanışıyor ve o şaşırtan karşılaşmayı şu sözlerle anlatıyor: "Ben ilkokulu, ortaokulu köyde okudum. Sonra İstanbul'da imam hatip lisesine gittim. Ama burada bir adaptasyon sorunum olmadı. Çünkü orada da benim gibi Anadolu'nun köylerinden, kasabalarından gelen gariban halkın çocukları vardı. İstanbul Üniversitesi'nde ise 'Beyaz Türkler' diye nitelendirilen kesimin çocukları daha fazlaydı. Farklı bir dünya oldu benim için. Ama iyi oldu. Türkiye'nin öteki yüzünü tanıma imkanı buldum."
EVLİLİKLE ÖĞRENCİLİK BİR ARADA ZOR GEÇTİ
Fakültenin ikinci sınıfında hayatını Bedriye Hanım'la birleştiriyor. "Hem ailemin tavsiyesi hem de benim isteğimle oldu" diye anlatıyor evliliğini. "Evlilik ve öğrencilik birlikte zordu ama neticede baba evi vardı. Yazları da çalışıyordum. Nasip oldu işletme fakültesi bitti" diye anlatıyor o günleri. Sonrasında o dönem çok moda olan çelik tencere firmasında santral görevlisi olarak işe başlıyor. Aynı zamanda yine İstanbul Üniversitesi'nde iktisat maliyesi üzerine yüksek lisansa başlıyor. Mesai sonrasında ise tanıdıklara çelik tencere satıyor. "Çok faydalandım" dediği bu tecrübe birkaç ay sürüyor ve sonrasında baba mesleği tekstile geri dönüyor.
ÇOCUKLUK MERAKI SİYASET
Siyaset çocukluğundan beri ilgisini çeken bir alan. "1973 seçimleri için milletvekili adayları gelirdi çarşı merkezine. Ben ilkokulu yeni bitirmiş 13 yaşında bir çocuktum daha. Onların yanına sokulur, dinlerdim. Merak ederdim. Çok ilgiliydim. İmam hatip lisesinde ve üniversitede de bu ilgim devam etti. Gerçi bizim üniversite yıllarımızda siyasete virgül konmuştu. Darbenin hemen sonrasıydı. Ama yine de okulda toplanır, kitap okur, tartışmalar yapardık. Toplumsal olaylara her zaman duyarlılığım vardı" diye anlatıyor siyasete olan ilgisini.
KUBBEDE HOŞ BİR SEDA BIRAKMA İMKANI
İlk yerleştikleri günlerde yollarında kaybolduğu Zeytinburnu'na belediye başkanı olmasını ise 'Allah'ın takdiri' olarak tanımlıyor Murat Aydın. " O günler birisi bana Zeytinburnu'nun belediye başkanı olacaksın dese, bunu çok uzak hatta gerçekleşmeyecek bir hayal olarak görürdüm. Ama Allah nasip etti, oldu. Düşünün Anadolu'dan kalkıp okumak için geldiğiniz, yollarında kaybolduğunuz bir kentin önemli bir ilçesine şekil verecek ekibin başında oluyorsunuz. Bu her faniye nasip olmayacak güzel bir kader. Onurlu bir görev. Önce Allah'ın takdiri sonra halkın teveccühüyle üç dönemdir buradayız. Bu ilçeyi daha yaşanılabilir, insanlarını daha mutlu kılacak bir düzeye taşıma konusunda yetki ve sorumluluğu elimizde bulunduruyor olmak son derece anlamlı ve heyecanlı. Kubbede hoş seda bırakma imkanı var"
ÇOCUKLARIMIN SİYASETÇİ OLMASINI İSTEMEM
Murat Aydın'ın bir kız bir oğlan iki evladı var. Kızı Hatice üniversiteyi başörtüsü nedeniyle Sarayova'da okumuş. Psikoloji mezunu. Oğlu Muhammed Ali ise İstanbul Şehir Üniversitesi'nde babası gibi işletme okuyor. Ama o çocuklarının kendisi gibi siyasetle ilgilenmesini hiç istemiyor. Nedenini ise şu sözlerle anlatıyor: "Siyaset güzel bir alan. Topluma hizmet etmek, bulunduğunuz çevreyi şekillendirmek, özellikle belediye başkanı olarak hayalinizdeki kenti inşa etmeye çalışmak çok güzel. Ama bir o kadar da yorucu. Kendi hayatınızı kendiniz programlama şansına sahip değilsiniz. Tempolu bir koşuşturma içindesiniz. Toplum için yaşamak zorundasınız. Belediye başkanları için tatil günü diye bir şey olmaz. Uyku hali dışında hep çalışırız. Uykunda da ilçenle ve işinle ilgili rüya göreceksin. Yoksa başarılı olamazsın. Bu yüzden çocuklarıma önermiyorum."
EN BÜYÜK TUTKUSU FOTOĞRAF
Murat Aydın'ın bahsi açıldığında gözlerini ışıldatan bir tutkusu var. O da fotoğraf... 1986'da fakülteyi bitirdiği yıl almış eline ilk makinesini. Her geçen gün artan bir ilgiyle hatta tutkuyla bağlanmış fotoğraf sanatına. İlk sergisi 'Yeryüzünden Portreler.' Fotoğrafı kendisi için 'Aktif bir dinlenme aracı' olarak tarif ediyor. "Çok yoğun bir tempoyla günde ortalama 14 saat çalışıyoruz. Zaman zaman farklı bir alana kayarak, zihinsel dinlenmeye katkısı olacak işler de yapmamız gerekiyor. Ben bunu fotoğraf çekerek yapıyorum. Fotoğraf çekerken, fotoğraf konuşurken dinleniyorum. Dolayısıyla her geçen gün bu işe biraz daha yoğunlaşıyorum" diye anlatıyor fotoğrafa olan tutkusunu. Makinesini eline aldığında ise oyuncağını bulmuş bir çocuk sevinci okuyoruz gözlerinde.
İKİNCİ SERGİSİ YOLDA
Daha çok insan-mekan ilişkilerini fotoğraflamayı seviyor. İstanbul'da çok imkan bulamıyor ama fotoğraf makinesi her zaman arabasının arkasında. Bir toplantı için İstanbul dışına çıktığında, toplantıdan arta kalan zamanları mutlaka fotoğraf çekerek geçiriyor. Bu hobisi onun belediye başkanlığına da yeni pencereler açmış. "Farklı bir bakış açısı kazandırdı. Detaylarla ilgileniyorsunuz bir kere. Kültür sanattaki farkındalığımıza çok büyük etkisi var" diyor. Gelecekle ilgili uzun vadeli planları yok Murat Aydın'ın. Şu anda yaptığı işi en iyi şekilde yapmak ona yetiyor. Ama fotoğrafla ilgili planları var. İkinci sergisini açmak istiyor. Konusu da yeryüzünde yaşayan dinleri, din adamlarını, mabetleri fotoğrafladığı 'Yeryüzünün Dinleri' olacak. Emeklilikte kendini fotoğrafa hazırlıyor. "Belediye başkanlığı bir gün bitecek. Ama fotoğraf devam edecek. Fotoğraf bir objenin arkasındaki birikimi yansıtabilmektir. O da belli bir birikimle olur. Bizde de iyi kötü dünyayı algılama anlamında bir birikim oluştu. Dolayısıyla o birikimi de değerlendirerek fotoğrafta bir şeyler ortaya koyabilmeye çalışacağız" diyor.
Böyle olsun istemezdim
Murat Aydın İstanbul'un tarihi siluetini bozan plazalarla ilgili üzüntüsünü dile getircek kadar açık yürekli. "Yüksekten bakıldığında silueti etkileyeceklerini ne biz ne İstanbul Büyükşehir Belediyesi öngöremedi. Az da olsa sorumluluğmuz var. Böyle anılmak istemezdim" diyor.
İlkbaharda boğaz sonbaharda Sultanahmet
14-15 yaşında ilk gençliğe yeni adım atmış biri olarak ayak bastığı bu şehre adeta büyük bir aşkla bağlanmış Murat Aydın. İstanbul'u bir 'Özlem' olarak tarif ediyor. "Trafiğinden yoğunluğundan kaçmak için şöyle bir şehir dışına çıktığınız zaman, en büyük özleminiz yine İstanbul oluyor. Benim için İstanbul'suz bir yaşam çok zor, hatta imkansız" diyor. Onu cezbeden yönü ise 24 saat yaşayan bir şehir olması. "İstanbul'da neyi istersem onu bulabilirim. Doğası çok güzel. Ayrıca bu şehirde hem bugünü hem de geçmişi yaşama imkanı var. İstanbul'da dolaşırken her an minimum bin 500 yıllık bir tarihle iç içesiniz. Her ne kadar bizler kötü imar etmişsek de yine de çok güzel bir coğrafya. Dolayısıyla İstanbul bir özlem, aynı zamanda hayallerin gerçekleşme şansı olduğu bir kent. Türkiye'nin lokomotifi. Büyükşehir Belediye Başkanı'mız Kadir Abi de hep söyler ya, Napolyon'un bir sözünü: 'Dünya tek bir devlet, tek bir ülke olsa başkenti mutlaka İstanbul olurdu.' Gerçekten de öyle " diye tarif ediyor İstanbul'u. Murat Aydın, İstanbul'a yapılan en büyük hainliğin plansız, kaçak yapılaşma olduğunun altını çiziyor. "Belediye başkanları, valiler, kaymakamlar... Bizler hainlik yapmışız bu kente. İstanbul'a yapılan en büyük haksızlık imar planı yapılmaması geçmişte. O güzel Süleymaniye'yi inşa eden Mimar Sinan'ın torunları bu kenti nasıl bu hale getirmiş? O da ayrı bir soru" diye konuşuyor. İstanbul'da sevdiği durakları ise şöyle anlatıyor: "Ruh halime göre değişir. Dingin bir liman arıyorsam Zeytinburnu Merkez Efendi'dir durağım. Burada adeta bir limana sığınmış gibi hissederim kendimi. Geçmişe yolculuk da önemsediğim bir şey. Surları seyretmek, yapılış hikayesini, o dönemin yöneticilerini, o dönemin insanlarının o anki haleti ruhiyelerini düşünmek hoşuma gider. Rahatlarım. Veya yine İstanbul'a ilk geldiğimde gittiğim yer Sultanahmet bölgesi. Ayasofya, Topkapı Sarayı. Geçmişle bağ kurmak adına o tarihi mekanları görmek, bu kentte neler olmuş neler bitmiş bir hatırlamak, arkasından da İstanbul'un doğasıyla baş başa kalmak. Yani Boğaz... Mutlaka şöyle Boğaz'da bir tur iyi gelir. Senede bir kez de olsa hanımı alırım yanıma, giderim Sultanahmet'e. Şöyle biraz dolaşırız. Yemek yeriz, muhabbet ederiz, çay içeriz. Birkaç saat baş başa geçiririz. O saatler beni çok mutlu eder. Hele hele sonbaharda... İstanbul'un ilk baharı ne kadar güzelse, sonbaharı da bir o kadar güzeldir. Sonbaharı Sultanahmet ve çevresinde yaşamak beni etkiliyor. İlkbaharı da Boğz'da laleler ve erguvanlarla beraber karşılamak güzel oluyor."
YENİŞAFAK-ARZU AKYOL
Bundan böyle her hafta İstanbul'u emanet ettiğimiz insanları, İstanbul'un belediye başkanlarını bu köşede daha yakından tanıyacağız. Bu hafta konuğumuz Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın. Murat Aydın'la icraatları içerisinde en çok değer verdiği Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde buluştuk ve kişisel tarihinde bir yolculuğa çıktık. İstanbul'la tanışma hikayesini, özel hayatını, en büyük tutkusu fotoğrafçılığı ve daha pek çok şeyi konuştuk.
BOZAT'TAN İSTANBUL'A
Murat Aydın'ın hikayesi, 1960 yılının 7'nci ayının 7'sinde Giresun'un Bulancak ilçesinin Bozat beldesinde başlıyor. O tarihte doğan bir çocuk için doğum tarihinin doğru olması şaşırtıcı ama onunki doğru. Çünkü babası evlerinin ahşap duvarına çiviyle kazımış. Bir erkek, bir kız iki kardeşi var. Ailenin en büyük çocuğu. İlkokulu ve ortaokulu Bozat'ta okumuş. İstanbul'la ilk tanışması ise lise yıllarına denk geliyor. Şöyle anlatıyor Aydın o tanışmayı: "Köyümüzde lise yoktu. Ya Ordu'ya ya da Giresun'a gitmem gerekiyordu. Babam da 'Gel sen İstanbul'a git. Kaydını yaptırabilirsen biz de geliriz' dedi. O dönemlerde imam hatip lisesine kayıt yaptırmak çok zordu çünkü. Böylece İstanbul'a doğru yola çıktım."
İSTANBUL'A İLK GELDİĞİ GÜN UÇAKLARI SEYRETMEYE GİTTİ
İstanbul'da ilk geldiği adresi dün gibi hatırlıyor Murat Aydın. "Bahçelievler'de oturan dayımın adresini bir kağıda yazıp elime verdiler. Bugün gibi aklımda. Kocasinan Caddesi Seven Apartmanı No:7." diye anlatıyor bu hatırasını. 13-14 yaşında genç bir delikanlı o sıralarda. Hep hayallerini süsleyen bu şehirden çok etkileniyor ilk görüşte. "Hayallerimizden de büyük ve etkileyiciydi" diyor. Şehre ayak bastığı ilk gün valizini dayısının evine bırakıp, İstanbul denilince aklına ilk gelen Sultanahmet'te alıyor soluğu rahmetli dayı oğluyla. Sonra da Yeşilköy'e gidip uzaktan uçakları seyrediyorlar. Şimdilerde sıradan bir vaka olan uçağa binmek o yıllarda olağanüstü bir şey çünkü. İstanbul İmam Hatip Lisesi'ne kaydını yaptırdıktan 1.5 ay sonra ailesi de geliyor ve Zeytinburnu'na yerleşiyorlar. Yıllarca belediye başkanlığı yapacağı ve gelişimine yön vereceği ilçesiyle tanışması da böyle oluyor.
BEYAZ TÜRKLERLE TANIŞMA
İmam hatip lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni kazanıyor. Burada ilk defa Türkiye'nin farklı bir yüzüyle tanışıyor ve o şaşırtan karşılaşmayı şu sözlerle anlatıyor: "Ben ilkokulu, ortaokulu köyde okudum. Sonra İstanbul'da imam hatip lisesine gittim. Ama burada bir adaptasyon sorunum olmadı. Çünkü orada da benim gibi Anadolu'nun köylerinden, kasabalarından gelen gariban halkın çocukları vardı. İstanbul Üniversitesi'nde ise 'Beyaz Türkler' diye nitelendirilen kesimin çocukları daha fazlaydı. Farklı bir dünya oldu benim için. Ama iyi oldu. Türkiye'nin öteki yüzünü tanıma imkanı buldum."
EVLİLİKLE ÖĞRENCİLİK BİR ARADA ZOR GEÇTİ
Fakültenin ikinci sınıfında hayatını Bedriye Hanım'la birleştiriyor. "Hem ailemin tavsiyesi hem de benim isteğimle oldu" diye anlatıyor evliliğini. "Evlilik ve öğrencilik birlikte zordu ama neticede baba evi vardı. Yazları da çalışıyordum. Nasip oldu işletme fakültesi bitti" diye anlatıyor o günleri. Sonrasında o dönem çok moda olan çelik tencere firmasında santral görevlisi olarak işe başlıyor. Aynı zamanda yine İstanbul Üniversitesi'nde iktisat maliyesi üzerine yüksek lisansa başlıyor. Mesai sonrasında ise tanıdıklara çelik tencere satıyor. "Çok faydalandım" dediği bu tecrübe birkaç ay sürüyor ve sonrasında baba mesleği tekstile geri dönüyor.
ÇOCUKLUK MERAKI SİYASET
Siyaset çocukluğundan beri ilgisini çeken bir alan. "1973 seçimleri için milletvekili adayları gelirdi çarşı merkezine. Ben ilkokulu yeni bitirmiş 13 yaşında bir çocuktum daha. Onların yanına sokulur, dinlerdim. Merak ederdim. Çok ilgiliydim. İmam hatip lisesinde ve üniversitede de bu ilgim devam etti. Gerçi bizim üniversite yıllarımızda siyasete virgül konmuştu. Darbenin hemen sonrasıydı. Ama yine de okulda toplanır, kitap okur, tartışmalar yapardık. Toplumsal olaylara her zaman duyarlılığım vardı" diye anlatıyor siyasete olan ilgisini.
KUBBEDE HOŞ BİR SEDA BIRAKMA İMKANI
İlk yerleştikleri günlerde yollarında kaybolduğu Zeytinburnu'na belediye başkanı olmasını ise 'Allah'ın takdiri' olarak tanımlıyor Murat Aydın. " O günler birisi bana Zeytinburnu'nun belediye başkanı olacaksın dese, bunu çok uzak hatta gerçekleşmeyecek bir hayal olarak görürdüm. Ama Allah nasip etti, oldu. Düşünün Anadolu'dan kalkıp okumak için geldiğiniz, yollarında kaybolduğunuz bir kentin önemli bir ilçesine şekil verecek ekibin başında oluyorsunuz. Bu her faniye nasip olmayacak güzel bir kader. Onurlu bir görev. Önce Allah'ın takdiri sonra halkın teveccühüyle üç dönemdir buradayız. Bu ilçeyi daha yaşanılabilir, insanlarını daha mutlu kılacak bir düzeye taşıma konusunda yetki ve sorumluluğu elimizde bulunduruyor olmak son derece anlamlı ve heyecanlı. Kubbede hoş seda bırakma imkanı var"
ÇOCUKLARIMIN SİYASETÇİ OLMASINI İSTEMEM
Murat Aydın'ın bir kız bir oğlan iki evladı var. Kızı Hatice üniversiteyi başörtüsü nedeniyle Sarayova'da okumuş. Psikoloji mezunu. Oğlu Muhammed Ali ise İstanbul Şehir Üniversitesi'nde babası gibi işletme okuyor. Ama o çocuklarının kendisi gibi siyasetle ilgilenmesini hiç istemiyor. Nedenini ise şu sözlerle anlatıyor: "Siyaset güzel bir alan. Topluma hizmet etmek, bulunduğunuz çevreyi şekillendirmek, özellikle belediye başkanı olarak hayalinizdeki kenti inşa etmeye çalışmak çok güzel. Ama bir o kadar da yorucu. Kendi hayatınızı kendiniz programlama şansına sahip değilsiniz. Tempolu bir koşuşturma içindesiniz. Toplum için yaşamak zorundasınız. Belediye başkanları için tatil günü diye bir şey olmaz. Uyku hali dışında hep çalışırız. Uykunda da ilçenle ve işinle ilgili rüya göreceksin. Yoksa başarılı olamazsın. Bu yüzden çocuklarıma önermiyorum."
EN BÜYÜK TUTKUSU FOTOĞRAF
Murat Aydın'ın bahsi açıldığında gözlerini ışıldatan bir tutkusu var. O da fotoğraf... 1986'da fakülteyi bitirdiği yıl almış eline ilk makinesini. Her geçen gün artan bir ilgiyle hatta tutkuyla bağlanmış fotoğraf sanatına. İlk sergisi 'Yeryüzünden Portreler.' Fotoğrafı kendisi için 'Aktif bir dinlenme aracı' olarak tarif ediyor. "Çok yoğun bir tempoyla günde ortalama 14 saat çalışıyoruz. Zaman zaman farklı bir alana kayarak, zihinsel dinlenmeye katkısı olacak işler de yapmamız gerekiyor. Ben bunu fotoğraf çekerek yapıyorum. Fotoğraf çekerken, fotoğraf konuşurken dinleniyorum. Dolayısıyla her geçen gün bu işe biraz daha yoğunlaşıyorum" diye anlatıyor fotoğrafa olan tutkusunu. Makinesini eline aldığında ise oyuncağını bulmuş bir çocuk sevinci okuyoruz gözlerinde.
İKİNCİ SERGİSİ YOLDA
Daha çok insan-mekan ilişkilerini fotoğraflamayı seviyor. İstanbul'da çok imkan bulamıyor ama fotoğraf makinesi her zaman arabasının arkasında. Bir toplantı için İstanbul dışına çıktığında, toplantıdan arta kalan zamanları mutlaka fotoğraf çekerek geçiriyor. Bu hobisi onun belediye başkanlığına da yeni pencereler açmış. "Farklı bir bakış açısı kazandırdı. Detaylarla ilgileniyorsunuz bir kere. Kültür sanattaki farkındalığımıza çok büyük etkisi var" diyor. Gelecekle ilgili uzun vadeli planları yok Murat Aydın'ın. Şu anda yaptığı işi en iyi şekilde yapmak ona yetiyor. Ama fotoğrafla ilgili planları var. İkinci sergisini açmak istiyor. Konusu da yeryüzünde yaşayan dinleri, din adamlarını, mabetleri fotoğrafladığı 'Yeryüzünün Dinleri' olacak. Emeklilikte kendini fotoğrafa hazırlıyor. "Belediye başkanlığı bir gün bitecek. Ama fotoğraf devam edecek. Fotoğraf bir objenin arkasındaki birikimi yansıtabilmektir. O da belli bir birikimle olur. Bizde de iyi kötü dünyayı algılama anlamında bir birikim oluştu. Dolayısıyla o birikimi de değerlendirerek fotoğrafta bir şeyler ortaya koyabilmeye çalışacağız" diyor.
Böyle olsun istemezdim
Murat Aydın İstanbul'un tarihi siluetini bozan plazalarla ilgili üzüntüsünü dile getircek kadar açık yürekli. "Yüksekten bakıldığında silueti etkileyeceklerini ne biz ne İstanbul Büyükşehir Belediyesi öngöremedi. Az da olsa sorumluluğmuz var. Böyle anılmak istemezdim" diyor.
İlkbaharda boğaz sonbaharda Sultanahmet
14-15 yaşında ilk gençliğe yeni adım atmış biri olarak ayak bastığı bu şehre adeta büyük bir aşkla bağlanmış Murat Aydın. İstanbul'u bir 'Özlem' olarak tarif ediyor. "Trafiğinden yoğunluğundan kaçmak için şöyle bir şehir dışına çıktığınız zaman, en büyük özleminiz yine İstanbul oluyor. Benim için İstanbul'suz bir yaşam çok zor, hatta imkansız" diyor. Onu cezbeden yönü ise 24 saat yaşayan bir şehir olması. "İstanbul'da neyi istersem onu bulabilirim. Doğası çok güzel. Ayrıca bu şehirde hem bugünü hem de geçmişi yaşama imkanı var. İstanbul'da dolaşırken her an minimum bin 500 yıllık bir tarihle iç içesiniz. Her ne kadar bizler kötü imar etmişsek de yine de çok güzel bir coğrafya. Dolayısıyla İstanbul bir özlem, aynı zamanda hayallerin gerçekleşme şansı olduğu bir kent. Türkiye'nin lokomotifi. Büyükşehir Belediye Başkanı'mız Kadir Abi de hep söyler ya, Napolyon'un bir sözünü: 'Dünya tek bir devlet, tek bir ülke olsa başkenti mutlaka İstanbul olurdu.' Gerçekten de öyle " diye tarif ediyor İstanbul'u. Murat Aydın, İstanbul'a yapılan en büyük hainliğin plansız, kaçak yapılaşma olduğunun altını çiziyor. "Belediye başkanları, valiler, kaymakamlar... Bizler hainlik yapmışız bu kente. İstanbul'a yapılan en büyük haksızlık imar planı yapılmaması geçmişte. O güzel Süleymaniye'yi inşa eden Mimar Sinan'ın torunları bu kenti nasıl bu hale getirmiş? O da ayrı bir soru" diye konuşuyor. İstanbul'da sevdiği durakları ise şöyle anlatıyor: "Ruh halime göre değişir. Dingin bir liman arıyorsam Zeytinburnu Merkez Efendi'dir durağım. Burada adeta bir limana sığınmış gibi hissederim kendimi. Geçmişe yolculuk da önemsediğim bir şey. Surları seyretmek, yapılış hikayesini, o dönemin yöneticilerini, o dönemin insanlarının o anki haleti ruhiyelerini düşünmek hoşuma gider. Rahatlarım. Veya yine İstanbul'a ilk geldiğimde gittiğim yer Sultanahmet bölgesi. Ayasofya, Topkapı Sarayı. Geçmişle bağ kurmak adına o tarihi mekanları görmek, bu kentte neler olmuş neler bitmiş bir hatırlamak, arkasından da İstanbul'un doğasıyla baş başa kalmak. Yani Boğaz... Mutlaka şöyle Boğaz'da bir tur iyi gelir. Senede bir kez de olsa hanımı alırım yanıma, giderim Sultanahmet'e. Şöyle biraz dolaşırız. Yemek yeriz, muhabbet ederiz, çay içeriz. Birkaç saat baş başa geçiririz. O saatler beni çok mutlu eder. Hele hele sonbaharda... İstanbul'un ilk baharı ne kadar güzelse, sonbaharı da bir o kadar güzeldir. Sonbaharı Sultanahmet ve çevresinde yaşamak beni etkiliyor. İlkbaharı da Boğz'da laleler ve erguvanlarla beraber karşılamak güzel oluyor."
YENİŞAFAK-ARZU AKYOL
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.