Hak, Hukuk, Adalet mücadelemiz devam edecek

Zeytinburnu örgütü olarak; nasıl 31 Mart'ta, nasıl 23 Haziran'da inanarak, çalışarak, sandıklara ve oylara sahip çıkarak, İstanbul'u halka verdiysek, bu kötülükler karşısında da aynı inançla hep birlikte mücadele edeceğiz ve sadece Zeytinburnu’na, İstanbul'a değil, Türkiye’ye nefes aldıracağız” dedi. 

CHP Zeytinburnu İlçe Başkanı Metin Doğan ziyaret sonrası yaptığı değerlendirmede hak, hukuk ve adalet herkese lazım. Bunlara için her şey siyaset. Her şeyin siyaset olmadığının ve siyaseten kazanmak için her yolun mubah olmadığını bunlara anlatmak lazım. Böyle bir ahlakı, bu toplum kabul etmez. Geçmişte de etmemiştir. Bundan sonra da etmeyecektir. Er ya da geç, utanç duyulmuştur. Bu ülkede asılan delikanlılar, hala milletin kalbindedir. Ama o kararın altına imza atanlar, yerle bir olmuştur. Aileleri de utanç duymuştur. Ya da bu memlekette asılan bir ülkenin Başbakanı… Hala konuşulur ve üzüntü duyulur, herkes başını öne eğer. Ama o mahkemede, o kararın altına imza atanlar, yerle bir olmuştur. Dolayısıyla hangi konu olursa olsun, hukuksuzluğa karşı susmam, yetki dahilindeyse, yetkinizin içindeyse, sizi direkt ve birebir ilgilendiriyorsa, buna karşı susmak, asla ve asla bu memleket insanına yakışmaz. Daha ileri gidiyorum: İnanan insanlar için konuşuyorum, bizim inancımıza sahip bireylere de yakışmaz” diye konuştu. 

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu liderliğindeki il yönetimi, partinin İstanbul’daki 39 ilçe başkanı ve 14 belediye başkanı, hakkında yerel mahkemece hapis ve siyasi yasak kararı verilen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek ziyaretinde bulundu. Saraçhane’deki tarihi İBB Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen buluşmada, Kaftancıoğlu ve İmamoğlu birer konuşma yaptı. İl yönetimi ve tüm parti kadroları olarak, İstanbul’a aynı yıl içinde iki kez Belediye Başkanı seçilen İmamoğlu’nun yanında olduklarına vurgu yapan Kaftancıoğlu, “Başkanım, ‘Geçmiş olsun demiyorum’ dedim. Çünkü, iktidardaki kötülüğün yaptıklarının sınırı yok. Ve görünen o ki, bundan sonra da yapacaklarının sınırı yok. Ancak, biz biliyoruz ki, hep birlikte, sadece bizlere yapılan kötülükler nedeniyle değil, hep beraber omuz omuza bizler, 85 milyonun başından bu kötülüğü devam etmek def etmek için, onlar ne yaparlarsa yapsınlar, onların kötülüklerinin sınırı yoksa, bizlerin de azminin, kararlılığının ve çalışma inancının sınırlılığı yok, diyorum. Ve dün gece olanlar, bize bir kez daha bu kötülüğün sonunun olmadığını gösterdi. Biz biliyoruz ki, hep beraber İstanbul örgütü olarak nasıl 31 Mart'ta, nasıl 23 Haziran'da inanarak, çalışarak, sandıklara ve oylara sahip çıkarak, İstanbul'u halka verdiysek, bu kötülükler karşısında da aynı inançla hep birlikte mücadele edeceğiz ve sadece İstanbul'a değil, Türkiye’ye nefes aldıracağız, diyorum” ifadelerini kullandı. 

Siyasi yol arkadaşları tarafından kendisine yapılan destek ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getiren İmamoğlu, “Elbette böylesi anlarda bir arada olmak, çok daha değerli. Yüz yüze ya da fiziksel olarak olmasına gerek olmaksızın, biz zaten aslında birbirini hisseden, bir arada değilken bile bu hukuksuzluğa ya da haksızlığa uğradığımız anlarda manen birbirimizi nasıl desteklediğimizi, olduğumuz çalışma alanlarında faaliyetlerimizle birbirimizi nasıl yüreklendirdiğimizi biliyoruz” dedi. Son yıllarda CHP ve üyelerinin birçok hukuksuz uygulamalara maruz kaldığını hatırlatan İmamoğlu, “Hepsi gerçekten üzücü, hatta çoğu zaman şaşırtıcı. Bazen de insanların ‘Bu da mı yapılır’ diyeceği kadar akla hayale gelmeyen tavırlarla ya da üsluplarla uygulanan birtakım süreçler… Ama bir kısmı var ki; hani bam teli gibi” diye konuştu. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 21 Nisan 2019 tarihinde Ankara’nın Çubuk ilçesinde katıldığı şehit cenazesinde maruz kaldığı linç girişimini örnek olarak gösteren İmamoğlu, şunları söyledi: “Genel Başkanımızın yargılanma sürecindeki yaşatılan ve yaratılan o acı olayı, Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından büyük bir travma, büyük bir hukuksal hezimet olarak görüyorum. Çok acı bir durum. Türkiye'nin ana muhalefet liderine, yaratılan bu olayda iktidar bileşeni partiler, bu acı olayı kınamak veya ona karşı bir tavır almak şöyle dursun, neredeyse hukuku, adalet sistemini kışkırtan birtakım söylemlerde bulundular. Benim hayatımda, çok enteresan, acı ve derinden kaygı hissettiğim anlardan birisidir. Tabiri caizse, insanın kanını dondurur. Bu kadar acı bir şey. Çünkü, neredeyse her şeyi göze almış, öldürmeyi bile göze almış bir ortamda kurtulan, Türkiye'nin en büyük, geçmişi kuvvetli ve en eski siyasi partisine, ana muhalefet partisinin Genel Başkanına yapılan saldırıdaki hukuki sürecin analizinden bahsediyorum. Oradaki toplumsal olayın içeriğine girmeyeceğim; onun da ayrı boyutları var. Ama hukuktaki tarafının vahameti açısından bu altı çizilen, çizilmesi gereken bir olay.”